Painted On Water raflarda!

Sertab Erener ve Demir Demirkan’dan kurulu müzik grubu Painted On Water’ın aynı adla yayınladıkları ilk albümleri 3 ay önce ABD’de yayınlanmış ve ses getirmişti. Albüm DMC etiketiyle geçtiğimiz hafta Türkiye’de de yayınlandı. Demir Demirkan ve Jay Newland’in yapımcılğını üstlendiği albümde Türkiye’nin 14 yöresine ait 14 adet türkü batı müziği formunda yeniden düzenlenerek Sertab tarafından İngilizce sözlerle yorumlandı.

Painted On Water’dan 6 şarkı

Sertab Erener ve Demir Demirkan’dan kurulu “Painted On Water” projesine ait şarkıların bazılarının ortaya çıkması meraklı dinleyenleri ve 2 sanatçının hayranlarını sevindirdi. Grubun, bu yılın ortalarında yayınlanacak olan ilk albümleri öncesinde Myspace sayfalarında paylaştığı 6 şarkı, anonim türkülerimize yazılan İngilizce sözlerden ve farklı düzenlemelerinden oluşuyor.

Türk pop müziginin tartışmasız en başarılı kadın vokallerinden biri olan Sertab Erener in 2007 yılından beri üzerinde çalıştıgı Painted On Water projesi nihayet Haziran 2009 dan itibaren başta Avrupa olmak üzere dinleyicisiyle buluşacak. Bu proje sımsıcak Anadolu ezgilerinin ingilizce sözlerle, eşsiz Sertab Erener yorumuyla ve kadrosunda
Dave Weckl (Davul), Trilok Gurtu (Perkusyon), Kai Eckhardt (Bas Gitar), Alan Pasqua (Piyano), Tulug Tirpan (Piyano) Mike Stern (Gitar), Al Di Meola (Gitar), Demir Demirkan (Gitar) ın yer aldıgı kültür bakanlıgı destekli ve Grammy hedefli iddalı bir proje. Albümde 3 ü ensturmantel olmak üzere 14 türkü yer alacak. Bu türkülerden bazıları; Ha Bu Diyar, Madımak, Burası Muştur, Zeybek Havası, Kaşık Havası, Atem Tutem Ben Seni, Dandini Dandini dastana, Sallasana Mendilini, Şehnaz Longa, Gelin alma türküsü. Projenin teması olan Ebru sanatı da bu albüm ile dünyaya sesini duyuracak. 

Albümdeki 6 şarkıyı grubun Myspace sayfasından dinleyebilirsiniz:
http://www.myspace.com/paintedonwaterband

İlk "Painted on water" konserinin ardından…

Sertab bildiğiniz gibi epey uzun bir süredir “Painted on water” adını verdiği 2.İngilizce albümüne hazırlanıyor. Kayıtlarını Demir Demirkan ile birlikte Amerika’da sürdüren sanatçı dünyaca ünlü müzisyenlerle birlikte Anadolu türkülerini İngilizce’ye çevirmekle meşgul şu sıralar. Albümün ilk tanıtımını ise geçtiğimiz günlerde Brüksel’de verdi. Ancak gelen haberler biraz üzücü, zira konser salonunu dolduranların büyük çoğunluğu Türk izleyiciler olunca Sertab’dan Türkçe şarkı söylemesi konusunda ısrarcı olmuşlar, bununla da kalmayıp çeşitli protesto söylemlerinde bulunmuşlar.
Konserin bu yeni albümün tanıtım konseri olduğunu dile getirmeye çalışsa da, kimi dinleyiciler ise Sertab’ın bu açıklamalarını dinlemeye kalmadan salonu terketmişler. Sertab ise basına verdiği demeçlerde olan bitene şaşırmadığını, Eurovision’da da bu gelişmeleri yaşadığını anımsatıp “bu albümde şarkılarımı herkesin anlaması için İngilizce yapıyorum” demiş. Doğrusu Sertab’ın işi hakikaten zor, ama ortaya çıkacak olan albüm konusundaki iddiasına bakılırsa da belki de Grammy’e oldukça yaklaşacak…

Hazır Sertab demişken, gelin Sezen Aksu ile ilk tanışmaları nasıl olmuş, Arif Keskiner’in kendi kitabından dinleyelim. Ünlü sinemacı, Doğan Kitapçılık tarafından yayımlanan “Elbette Çiçek” adlı anılarında, 13 Temmuz 1987’de Memduh Paşa Yalısı’nda yaşanan bir doğum gününü de anlatıyor:

Doğum günü kutlanan Sezen Aksu’dan başkası değildir. Müjde Ar, Atilla Özdemiroğlu, Onno Tunç, Meral ve Yaman Okay, Arif Keskiner ve “Çiftkurtlar Vehbi” diye bilinen Vehbi Küçüksubaşı davetliler arasındadır. Keskiner’e göre, geceyi düzenleyen “Çiftkurtlar Vehbi”nin asıl amacı, Sezen Aksu’ya Sertab
Erener’i dinletmektir. Ancak, Sezen Aksu sahnede Sertab Erener’i görür görmez
ilk tepkisini gösterir:”Ay ne rüküş kız böyle!””Gerçekten de” diyor Arif
Keskiner, “Sertab’ın üzerindeki kıyafet bir soliste yakışacak cinsten değildi.”
Devamını kitaptan takip ediyoruz:”Gidin, arabadaki kıyafetlerimi getirin. Şunu
doğru dürüst giydirelim de öyle dinleyelim’ demiş Sezen.Belli ki Sezen,
Sertab’ın sesini duyar duymaz beğenmişti. Biraz sonra Sertab’ı içeri çağırdılar.
Sezen kendi elbiselerinden seçtiği birini kendi elleriyle giydirdi Sertab’a. Ve
Sertab, Sezen’in elbiseleriyle çıktı sahneye. Bu Sertab’ın Sezen’le ilk
karşılaşması, ilk tanışmasıydı…Sezen o gün kararını vermişti Sertab için:
Vokalisti olsun istiyordu. Sezen istiyordu ama Sertab yan çiziyordu: ’Ben
solistim zaten. Bundan böyle vokalist olmam’ demeye getiriyordu. Ama bu çok uzun
sürmeyecekti. Olaylar hızla gelişiyordu. Çünkü o tarihte Sezen, Zeki Alasya ve
Metin Akpınar’la birlikte Caddebostan’da Elma Kabare’ye çıkıyordu. Tam açılış
günü, Sezen’in ekibinde hem bas gitar çalıp hem de tiz sesiyle Sezen’e eşlik
eden vokalistlerden Harun Kolçak hastalanmıştı. Öyle bir vokalist bulmak
gerekiyordu. Bizim Vehbi orada da ortaya çıktı. Ve hem gitar çalıp, hem tiz
sesli olan Levent Yüksel’i önerdi Sezen’e. Levent de aynı tarihte, Erenköy’de
Fuad Paşa Konağı’nda Akın Arsunan’ın orkestrasında çalıyordu. Sertab’la
ilişkileri başlamıştı. Sanırım o ara, Sertab da eşinden ayrılmıştı. Derhal
Levent’le görüşüldü. Kabare biraz geç başladığı için, Levent zor bela
yetişiyordu Sezen’e. Levent, Sezen’e çalıp vokalistlik yaparken, Sertab kuliste
Levent’i bekliyordu. Sonunda fazla dayanamadı. O da Sezen’e vokalist oldu. Sezen
her ikisini de kanatları altına aldı. Onun misyonuydu bu. Şarkıcı fabrikası
gibi, Türk popuna şarkı ve şarkıcı yetiştiriyordu bütün anaçlığıyla. Sezen her
ikisine de kendi şarkılarını verdi.”